İsrail-İran savaşı: Testilerden biri kırılacak, diğeri zarar görecek 2025-06-20 09:53:16   ANKARA - İsrail ve İran arasındaki savaşı değerlendiren siyaset bilimci Eren Aksoyoğlu, "İki testiden birinin kırıldığı bir durumu yaşayacağız. Ama diğeri de ciddi anlamda yıpranacaktır" dedi.    İsrail'in, 7 Ekim Hamas saldırısıyla bölgede izlediği askeri müdahale politikası, Filistin'de Hamas'ın etkinliğini bitirme, Lübnan'da Hizbullah'ı saf dışı bırakmanın ardından İran'a yönelik saldırılarla devam ediyor. İsrail'in 13 Haziran 2025'te İran'ın nükleer tesislerini ve ordu komuta kademesini hedef aldığı saldırılarla başlayan İsrail-İran savaşının olası yansımalarını değerlendiren siyaset bilimci Eren Aksoyoğlu, 7 Ekim saldırısının başlayan sürecin Şii-Sünni dengesini, İsrail'in proaktif dış politikasıyla da Ortadoğu'da bir asra yayılan dengenin bozulduğunu söyledi.    'ÜÇÜNCÜ AŞAMA İRAN'   Lübnan ve Hizbullah'ın darbe alması, Suriye'de rejimin değişmesiyle beraber Şia politikasının kurduğu dengelerin sarsıldığını belirten Aksoyoğlu, "Şimdi üçüncü aşaması geliyor ki burası İran. Dolayısıyla İran'ın nüfuzunun azalıyor olması veya iktidarının bir şekilde sürtüşmeli bir hale gelmesi, beraberinde o dengeleri tümden sarsacak ve aynı zamanda o dengeleri sarsanların yıkılışıyla da ilerleyecektir. Çünkü aynı zamanda bu, Netanyahu'nun içine girdiği bir heyula haline geliyor. Bunu bir yanıyla Ortadoğu'da seküler bir kesimin ilerlemesi ihtimaline karşılık iki dini grup arası çatışma olarak görmek de mümkün. Dolayısıyla böyle bir ortamda aynı zamanda Netanyahu'nun içerideki varlığını sürdürmesi de çok zorlu hale gelmeye başlayacak. Çünkü savaş ortamının beraberinde getirdiği siyasi hesaplar, bunu sürdürülebilir olmaktan çıkarıyor" ifadelerini kullandı.    'İKİ TESTİDEN BİRİ KIRILACAK'   ABD ve Rusya'nın sürece etkisinin belirleyici hale geleceğini ifade eden Aksoyoğlu, "Trump ve Putin'in durumu da zamanla daha çok belirleyici hale gelmeye başlayacak. Bu da savaşı dinginleşme veya durdurma anlamında değil, tam tersine daha da şiddetlendirme, belki başka bir boyuta taşıma şeklinde de devam edebilir. Bütün bu süreçler, o kadar iç içe geçti ki hatları ve talepleri belirgin bir savaş ortamının tam ortasında kaldık. Böyle bir ortamda, sonuçları da aşağı yukarı kestirebilmek mümkündür. Yani burada iki testinin çarpıştığı ve birinin kırıldığı bir durumu yaşayacağız, ama diğeri de büyük ihtimalle ciddi anlamda yıpranacaktır" diye konuştu.    'İRAN'IN SALDIRILARI İSRAİL'İN NÜFUZUNU KIRAMAYACAK'   İran'ın saldırılarının İsrail'i dağıtabilecek, zayıflatabilecek veya İsrail'in nüfuzunu kırabilecek durumda olmadığını söyleyen Aksoyoğlu, "Çünkü İsrail aynı zamanda gücünü dışındaki kaynaklardan da alabilen, buralardan da güç devşirebilen bir devlet organizasyonu. İran için ise en kötü senaryo henüz bu değil. Yani İran içerideki kaynaklarını tükettiğinde ona sevkiyatların gelmesi ve savaşı uzatması gibi durumlarla karşı karşıya kalmayabilir. Ki geçtiğimiz günlerde yaşanan gelişmelerle beraber İsrail'i en çok cesaretlendiren durumlardan biri de bu oldu. Dolayısıyla Rusya'nın sahayı boşaltmış olması ve doğrudan Ukrayna'nın geleceği ile ilgileniyor olması, İran'ı zorlayan ikinci durumdur. Şimdi savaş hali İran'ı daha da hırçınlaştıracak bir boyuta getirdi. O açıdan bakıldığında İran'ın hiçbir şekilde sürdürülebilir olmayan bir yapısı olduğunu da anlayabiliyoruz" şeklinde konuştu.    ABD Başkanı Donald Trump'ın, bu süreçte en azı koyup en fazlasını alma peşinde olduğunu ve Trump'un çelişkili beyanlarının bu durumdan kaynaklandığını belirten Aksoyoğlu, "Büyük ihtimalle arka tarafta bir takım pozisyonlar almayı da getirecek. Trump'ın Suriye ve Ukrayna örneklerine de bakacak olursak; Ukrayna'da Zelenski ile Beyaz Saray'da çok ciddi bir tartışma yaşadığı görüntüsü verildi, ama kısa süre içerisinde anladık ki esasen onun bir tartışma değil, danışıklı dövüş olabileceği de gündeme geldi. Ardından Amerika yönetimi bir yanıyla Putin'e, Ukrayna'da bir takım sözler vermiş ve Suriye'den çekilmesi karşılığında, Ukrayna'da ateşkesin sağlanacağı yönünde bir takım anlaşmalara varmış" diye belirtti.    'SÜNNİ BLOK HAREKETSİZ KALDI'   Sünni bloğun İsrail-İran savaşındaki sessizliğine dikkati çeken Aksoyoğlu, şöyle devam etti: "Doğrudan İsrail’i çok açıdan destekleyebilecek bir yerde olmadıklarını görüyoruz, ama Şia'nın bir miktar etkilenmiş olması ile beraber bunun Sünni bloğa getireceği tarihsel fayda önemli görülüyor. Ancak İsrail'in güçlenmesinden de ciddi endişe duyuluyor. Orada İsrail'in gücünün çok ciddi şekilde arttığını, hareket alanının arttığını da gözlemleyebiliriz. Tarafsız gibi görünen ülkelerde ise bu durum özellikle Erdoğan hükümetini korkutmuşa benziyor ki yapılan açıklamalar daha çok bu işin diplomasiyle çözülmesi gerektiğine yönelik oldu. Dolayısıyla iki taraf arasında tercih yapsa bile ayağının diğer bölümden yana tercih yapmadığı bir blok kendinden oluşmaya başladı. Bu savaş doğrudan Doğu Akdeniz'e de enerji yollarına da doğrudan etki edecek bir savaş olarak ilerliyor. Eğer İran rejimi düşer veya yumuşarsa bu durum beraberinde İsrail'in yeni ikmal yolları açması anlamına da gelecek ki Azerbaycan'ın özellikle Doğu Akdeniz'e doğru ulaşması da çok rahatlayacak"   'TÜRKİYE'Yİ İÇE DOĞRU TAHKİM ETMEK İSTİYOR'   Aksoyoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Kürt sorunun çözümüne dair yaptığı çıkışa işaret ederek, Bahçeli'nin hamlelerinin çok öngörülebilir olduğunu belirtti. Aksoyoğlu, şöyle devam etti: "Bunun bir korku ikliminden beslendiğini, yani ikinci çözüm süreci başlangıcının, yani Bahçeli'nin açıklamalarının kaçınılmaz olarak bir korku sürecinden beslendiğini ve şu anda içinden geçmekte olduğumuz durumla ilişkili olduğunu bilmek lazım. Çünkü Bahçeli'nin -perspektifiyle onun milliyetçiliğe, tarihselliğe bakış açısıyla beraber, bugün içinde bulunduğumuz durum, zaten yaşanmak durumunda olan, zorunda kaldığımız durum dolayısıyla- Türkiye'yi içeri doğru tahkim etmeye çalıştığı ve bir şekilde herkesin içeriye kapandığı, bu bağlamda yapılan birtakım hamlelerinin olduğunu anlıyoruz."   'ERDOĞAN BAHÇELİ ARASINDA MAKAS FARKI VAR'   AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın süreci Bahçeli ile aynı şekilde okumadığını vurgulayan Aksoyoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben çoğunlukla Bahçeli ile Tayyip Erdoğan arasında bu anlamda bir makas olduğu kanaatindeyim. Aynı zamanda Tayyip Erdoğan dış politikalarını doğrudan yöneten birisidir. Erdoğan ve Bahçeli arasındaki makas özellikle dış politika alanında açılıyor. Çünkü Devlet Bahçeli, Erdoğan gibi oradan birtakım ittifaklar, müttefikler veya rakipler, düşmanlar şeklinde bir okuma yapmıyor. Bu tarz sorunlar gündeme geldiğinde devletin, memleketin doğrudan içeri doğru gömüldüğü ve devletin kararlarını belirli mekanizmalarla devletin üzerine enjekte ettiği yeni bir durumu -beka söylemi- üzerinden şekillendirilmesini görmeye başlıyoruz."   'ERDOĞAN'IN PRAGMATİZMİ Mİ BAHÇELİ'NİN İLKESELLİĞİ Mİ?'   Bahçeli'nin uzun vadeli stratejisinin aksine Erdoğan'ın ise daha fazla çıkar elde etmek amacıyla sürekli proaktif bir dış politikası olduğunu belirten Aksoyoğlu, şöyle konuştu: "Erdoğan bunu başlangıçta sadece ABD ile değil, aynı zamanda Rusya ile sürdürdüğü süreçlerle de yapmıştı. Bunu benzer şekilde Barzani ve Talabani ile benzer şekilde yapmıştı. Hatta bir dönem boyunca Esad'la ve Esad'ın karşılığıyla da benzer şekilde yapmıştı. Daha pragmatik ve beraberinde kısa vadeli çıkarlar için... Bunun aynı zamanda hem dış politikada Türkiye lehine hem de iç politikada AKP lehine bir takım kazanımlar, çıkarımlar elde ettiği bir durumu hep yoklamıştı. Dolayısıyla, burada Erdoğan'ın pragmatizmi mi değer kazanacak yoksa Devlet Bahçeli'nin, ilkeselliği mi kazanacak?"   Zamanın ruhunun haritaların değişmesine izin vermeyeceğini, ancak fiili haritanın zaman içinde önemli ölçüde değişebileceğini söyleyen Aksoyoğlu, sürecin sonunda Çin'in nüfuzunun artabileceği, Rusya'nın Suriye'de boşalttığı ve İran'dan boşalan yerleri doldurabileceği belirtti.    MA / Ömer Güngör