İHD’nin komisyondan talepleri: Umut hakkı, özerklik şartı ve TMK’nın kaldırılması 2025-08-20 18:02:14   ANKARA - Meclis komisyonunda konuşan İHD yöneticileri, çatışmalı sürecin 39 yılını rapor ettiklerini ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile komisyonun biran önce görüşmesi gerektiğini belirterek taleplerini sundu.    Kürt sorununun çözümü için Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 5’inci toplantısında konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri, İHD’nin yaşanan çatışmalı sürecin 39 yılını rapor altına aldığını belirterek, komisyonda yer almak istediklerini belirtti. İHD yöneticileri komisyona öneri ve taleplerini de yazılı olarak iletti.    İkinci oturumun ilk sözünü alan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, sivil toplum örgütlerinin komisyonla nasıl bir ilişki kuracağının yasal çerçevesinin belirlenmemiş olmasına ilişkin eleştirilerde bulundu. Küçükbalaban, komisyonun 6 aylık bir süreyle çalışacak olmasının da yeterli olmayacağını ne ek uzatma sürelerinin de 100 yıllık Kürt sorununu tartışmaya yetmeyeceğini ifade etti. Gelinen aşamada komisyonun çatışmanın taraflarını dinleyecek bir programa sahip olmamasını da eleştiren Küçükbalaban, “Çatışmaların ve şiddetin sona ermesi konusunda ciddi bir çabanın sahibi olan Abdullah Öcalan'la görüşme konusunun komisyonun gündeminde olmadığını ne yazık ki biliyoruz. Basına yansıyan bilgilere göre ikinci toplantıda güvenlik bürokrasisi dinlenmiştir. Şüphesiz bu güvenlik bürokrasisinin dinlenmesi kapalı bir toplantının yapılması önemlidir ancak, akabinde hemen Abdullah Öcalan'la da görüşülmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.   'SİLAHLARI İMHA EDEN GRUP SÜRECE DAHİL OLMALI'   Komisyonun Kürt sorununu şiddet zemininden çıkarmak gibi bir amaç edindiğini ve bu amacın gerekliliklerinin olduğunu belirten Küçükbalaban, silahlarını imha eden Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun da sürece dahil olması gerektiğine işaret etti.   ‘ÇATIŞMALI SÜRECİN 39 YILINI RAPOR ETTİK’    Çatışmalı sürecin 39 yılını rapor altına aldıklarının altını çizen Küçükbalaban, İHD verilerini komisyona sundu. Yaşam hakkı ihallerinin verisini açıklayan Küçükbalaban, “Derneğimizin ulaşabildiği bu rakamlar aslında rapor altına alabildiğimiz rakamlardır. Bunlar aslında en az rakamlardır. Bizim verilerimize göre 36 bin 409 insan bu süreçte hayatını kaybetmiş. Bunların içerisinde 9 bin 454 kişi sivildir. Bunun yanında çatışmanın tarafı olmayan insanlar da hayatını kaybetmişler” diye ekledi.    ‘HAK İHLALLERİNİ RAPORLAŞTIRDIK’   Ardından konuşan İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Vetha Aydın Yüksel ise İHD’nin kurulduğu yıldan itibaren barışı savunduğunu belirtti. Yüksel, Özellikle Kürt meselesinde yaşanan hak ihlallerini rapor altına aldıklarını belirterek “1990 yıllarında yaygınlaşan çatışma ve şiddetle birlikte göz altında kayıplar, faili meçhul cinayetler, köy boşaltmaları ve buna benzer ağır insan hakları ihlallerinin de dahil olduğu bir sürü hak ihlalini takip edip, bunları raporlaştırmış ve bu raporları da kamuoyuyla paylaşmış bir derneğiz” dedi.   ‘KOMİSYON ÇALIŞMALARINA DAHİL OLMAK İSTİYORUZ’   Vetha Aydın Yüksel, İHD’nin yaşananları rapor altına alan ve aynı zamanda bu süreçleri de yaşayan bir dernek olmasının da önemini belirtti. Komisyonun çalışmalarının bir parçası olmak istediklerinin ve İHD’nin 7 bölgede 26 şubesiyle, 11 temsilciliğiyle ve 8 binin üzerinde üye ve gönüllü aktivistleriyle çalışmalarını yürüttüğüne vurgu yaptı. Yüksel yaptıkları çalışmaların göz önüne alınması gerektiğine işaret ederek, “Bu çalışmalar sonucunda da ortaya çıkan öneri ve görüşlerinizi hem bu komisyona hem de oluşturulacak alt komisyonla birlikte dile getirip bu topraklara bir an önce barış gelmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğimizi ifade etmek istiyorum” diye konuştu.   TALEPLER   Sonrasında söz alan İHD Amed Şube Eşbaşkanı Ercan Yılmaz ise Kürt meselesinin çözümü için kapsayıcı çerçeveye, insan haklarına saygıya, demokratikleşme ve eşit yurttaşlığa ihtiyaç olduğunu bu temelde tartışmaların yürütülmesi gerektiğini belirtti. Çözüme ancak tüm tarafların tespit ve önerilerini özgürce ifade edebilecekleri bir siyasal iklimde ulaşılabileceğine vurgu yapan Yılmaz, “Bu bağlamda Türkiye'de kalıcı barışın tesisi için İnsan Hakları Derneği olarak önerilerimizi komisyonla paylaşmak istiyoruz. Önerilerimizin bir kısmı mevzuat değişikliği gerektiriyor. Bir kısmı ise herhangi bir mevzuat değişikliği olmadan alınan hukuksuz idari kararların ortadan kaldırılması, keyfi uygulamaların son durmasıyla bile hayata geçiriliyor” diyerek önerilerini şu şekilde sıraladı;    “* Komisyonun öncelikle PKK militanlarının silahsızlanması ve toplumsal yaşama katılmaları için gerekli yasal düzenleme hazırlıklarına başlayarak, bu konudaki olumlu dünya deneyimlerinden ve uzman kişilerden faydalanması gerekmektedir.    * Komisyon tarafından yapılacak çalışma ile Kürt toplumunda manevi değerleri yüksek olan Şeyh Said, Seyit Rıza ve Said-i Nursi’nin mezar yerlerinin açıklanarak naaşlarının ailelerine teslim edilmesi sağlanmalıdır. Bu husus toplumun sürece güvenini artıracağı gibi onlarca yıldır devam eden kişilerin yakınlarını gömebilme hakkının ihlalinin de sona ermesini sağlayacaktır.    * Kürtçenin Kürt meselesindeki önemi dikkate alınarak Anadil hakkı güvence altına alınmalı; anadilinde eğitim, yayıncılık ve kültürel faaliyetler yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Komisyonun tavsiyesi ile Türkiye Cumhuriyeti, BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17.29 ve 30. Maddelerine konulan çekincelerin kaldırılması sağlanmalıdır.    * Kürt meselesinde güvenlikçi yaklaşımların bir sonucu olarak uygulamaya konulan ve belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanması düzenleyen kanun maddesinin iptalini sağlayacak yasa değişikliği meclise sunulmalı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına konulan Çekincelerin kaldırılması tavsiye edilmelidir.    * Politik mahpuslar açısından ayrımcı uygulamalar doğuran Terörle Mücadele Kanununun kaldırılması, infaz kanununun eşitlik ilkesi dikkate alınarak değiştirilmesi, keyfi uygulamaları ile kamuoyu gündeminde olan İdare ve Gözlem Kurulları lağvedilmesi, bir insan hakları krize dönüşen hasta mahpusların tahliye edilmeleri önündeki engellerin kaldırılması, komisyon tarafından hazırlanacak yasa tasarılarıyla TBMM’ye tavsiye edilmelidir.    * İç hukukta uygulanması zorunlu olan AİHM ve AYM ihlal kararlarının yerine getirilmesi önündeki politik engellerin ortadan kaldırılması için komisyon tarafından çalışmalar yapılmalıdır.  Özelikle Ağırlaştırmış müebbet hapis cezası almış olan mahpusların umut hakkına dikkat çeken, siyasi gerekçelerle gerçekleşen tutuklama kararlarını hak ihlali sayan ve yaşam hakkı başta olmak üzere işkence kötü muamele, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı ile ilgili verilmiş ihlal kararları doğrultusunda yasa değişikliği tekliflerinin hazırlanması gerekmektedir.    * Bir Türkiye gerçeği olan gözaltında Zorla kaybetme ile faili meçhul cinayetlerin araştırılması amacıyla 'Hakikat ve Adalet Komisyonu' kurulması ve BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmeye taraf olunması konularında komisyon tarafından meclise tavsiyede bulunulmalıdır.       * Yargı pratiği haline dönüşen cezasızlık kültürüyle mücadele edilmeli; insan hakları ihlallerine karışan kamu görevlileri etkin şekilde yargılanabilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.   * Derneğimiz verilerine göre 2014 yılında hazırlamış olduğumuz ‘Toplu Mezarlar Raporu’na göre , Türkiye genelinde henüz açılmamış en az 303 toplu mezar ve bu mezarlar içerisinde en az 3920 insan naaşı bulunmaktadır. Söz konusu toplu mezar iddialarının araştırılması için bağımsız bir araştırma komisyonu kurulması ve Minnesota Protokolüne uygun bir şekilde kazı işlemlerinin yapılması sağlanmalıdır. –Türkiye’de Bugüne kadar farklı tarihlerde açılmış 45 toplu mezarda 281 insan naaşına ulaşılmıştır.-    * Düşünce, ifade, basın ve örgütlenme özgürlükleri üzerindeki sınırlamaların sona ermesi için yasal değişiklik dahil tüm çalışmaların yerine getirilmesi gerekmektedir.     * 15 Temmuz 2016 sonrası ilan edilen OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile on binlerce kamu çalışanı, herhangi bir yargı süreci olmadan görevlerinden ihraç edilmiştir. Bu uygulama, hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. KHK’lıların sivil hayatta da birçok hak kaybına uğradığı, pasaport iptali, sosyal güvenlik haklarının engellenmesi, özel sektörde çalışamama gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığı bilinmektedir. Evrensel hukuk normları tarafından suç olarak değerlendirilmeyen fiilleri nedeniyle kamu görevinden ihraç edilen tüm yurttaşların görevlerine iade edilmesi ve ihraç süreleri boyunca mahrum kaldıkları özlük haklarının yerine getirilmesi gerekmektedir."