Ekoloji örgütleri: Devlet ilk adım olarak elini doğadan çekmeli

ŞIRNEX - Eko-kırıma karşı mücadele yürüten ve Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısından sonra kampanya başlatan ekolojistler, “Devletin atacağı ilk adımlardan biri doğamız üzerinden elini çekmesidir" dedi. 
 
Şirnex'in Cûdî ve Gabar dağları ile Besta bölgelerinde 4 yıldır başlatılan ekolojik kırım sürüyor. Söz konusu yerlerde kesilen ağaçlar yerine kalekol ve yollar inşa edilirken, ormanlık alanlar tamamen çoraklaştırılıyor. Ekolojik kırımla birlikte bölgede bütün canlıların yaşamları tehdit altında. Gabar’da petrol adı altında ağaçlar kesilirken, Cûdî’de ise kömür ocakları nedeniyle ormanlık alanlar bir bir yok ediliyor.
 
Bölgedeki ekolojik yıkım tüm hızıyla sürerken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nın ardından ekoloji örgütleri harekete geçti. Ekoloji örgütleri ağaç kesimine karşı Kürdistan’da "Tu jî darekî biçîne jiyanê şîn bike" kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında Kürdistan’ın birçok yerinde olduğu gibi Şirnex’ın Besta Bölgesi’nde de 26 Nisan’da farklı kentlerden bir araya gelen çok sayıda ekoloji örgütü fidan dikti. 
 
Ekoloji örgütleri, Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'taki çağrısının ardından başlattıkları, “Tu jî darekî biçîne jiyanê şîn bike" kampanyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘BOTAN'DA EKO-KIRIM’ 
 
Botan'da ekolojik kırımın ciddi boyutlara ulaştığını ifade eden Mezopotamya Ekoloji Hareketi Eşsözcüsü Derya Akyol, “Hareket olarak bir ağaç dikme kampanyası başlattık. Bu da Ekoloji Hareketi'nin ‘doğayı yeşert’ adı altında yapmış olduğu bir çalışmadır. Doğada yapılan kırıma karşı aslında bir tepkiselliği göstermek ve farkındalığı göstermek amacıyla yapıyoruz. Şirnex özel seçilmiş bir bölge ve çok fazla doğa talanına maruz kalmış bir bölgedir. Hem ağaç katliamları hem de rant ve savaş politikalarının iç içe girdiği bir süreçten geçiyoruz. Şırnak Gelirken bile ağaçların kesilip başka illere satılmak ve taşınmak üzere yol kenarlarında istiflendiğini gördük. Bu sürekli karşılaştığımız bir manzara. Bu hem rant politikası hem de sürekli olarak dile getirdiğimiz özel savaş politikalarının bir parçasıdır. Kürt halkına yönelik uzun yıllardır bir inkar ve imha politikası izleniyor. Aslında sıcak savaşın ötesinde, Kürtlerin varlığını yok edecek tarzda bir savaş boyutu var" dedi. 
 
'SERMAYENİN ELİNİ ÇEKMESİ GEREKECEK' 
 
Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplu Çağrısına" da değinen Derya Akyol, sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için ekolojik barışın da sağlanması gerektiği belirterek, “Bu süreçte sermaye doğadan elini çekmelidir. Coğrafyayı yok etme ve insansızlaştırma üzerine kurulu bir düzen var. Şırnak’ın tamamına yakını maden sahası ilan edilmiş ve sürekli olarak ağaç kesimine maruz bırakılmıştır. Bu durum aynı zamanda savaşın da diğer kıyımlardan bağımsız olmadığını gösteriyor. Son süreçte gündemimizde olan bir barış çağrısı var. Bu barış çağrısı sadece toplumsal bir barış çağrısı değildir. Aynı zamanda bizim için doğa ile de bir barışı içine alacak bir süreci de ifade ediyor. Ekolojik yaşam barıştan ve demokrasiden ayrı düşünemeyecek bir yerde. Barış süreci aynı zamanda doğa kırımının da önüne geçecek bir süreçtir. Dünya geneline baktığımızda ekolojik talan sadece savaştan değil aynı zamanda rant politikalarıyla da gerçekleştiriliyor. Barış derken aynı zamanda sermayenin de doğadan uzak durması ve doğanın da barış içinde olmasını talep ediyorz” diye belirtti. 
 
'BU SÜREÇ DOĞAYLA BARIŞMADIR'
 
Kürdistan'da var olan eko-kırımın özel savaş politikalarının bir sonucu olduğunu kaydeden Wan Ekoloji Derneği Eşsözcüsü Erdoğan Ödük, “Buraya gelirken yol boyu yakılmış ormanlar ve tekrardan yeşermeye çalışan bir doğa gördük. Çok vahim manzaralarla karşılaştık. Kürdistan'da ki savaşın tırmanmasının sonucunda en büyük bedeli doğa ödüyor. Ve bu savaşın sonucu olarak Kürdistan coğrafyası resmen bir eko-kırım sürecinden geçiyor. Başlayan sürecin de Kürdistan doğasının tekrardan yeşermesini ve bütün canlılar arasında barışı getirecektir. Bu sadece bir Türk-Kürt barışı değildir, aynı zamanda doğayla barışmadır. O yüzden barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde özellikle Kürdistan'da sömürülen, eko kırımlardan geçirilen ve ticari bir alan ilan edilen vahim bir durumla karşı karşıyayız. Umuyoruz ki fidan dikme kampanyamıza her birey sorumlulukla yaklaşır ve destek verir. Bu sadece doğa derneklerinin işi değildir, hepimizin sorumluluğudur. Cûdî'den Gabar'a, Hizan dağlarından Çatak dağlarına kadar yakılmış ormanlık alanları görüyoruz.  İnsanları bırakın diğer canlılar bile bu savaştan kaçıp başka alanlara yöneldiler. Kürdistan'da başlatılan bu eko-kırım sonlandırılıncaya dek mücadelemiz sürecektir" diye konuştu.
 
‘DOĞADAN ELLERİNİ ÇEKSİNLER'
 
Şirnex Ekoloji Platformu üyesi Ahmet Başak, devletin Kürdistan'da ekolojik kırımı durdurması halinde sürecin samimiyetine inanacaklarını dile getirerek, “Devlet 90'lı yıllarda insanları köylerinden zorla çıkarttı. Bugün ekoloji üzerinden sürdürülen bu kıyım, özel savaş politikasından bağımsız değerlendirilemez. Bu alanlarda doğaya müdahale edilerek insanların tekrar göç etmesini istiyorlar. Botan'da her bir tepenin üstünde bir kalekol ve kule var. Bu kalekolların yapımı için binlerce ağaç kesildi. 'Güvenlik' adı altında bu kırım yapılıyor. Başlayan bir süreç var ama halen devlet tarafından somut bir adım atılmadı. Devletin atacağı ilk adım doğamız üzerinde elini çekmesidir. Buna karşı mücadelemiz devam edecektir” ifadelerini kullandı. 
 
'ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMALIYIZ'
 
Mêrdîn Ekoloji Derneği Sözcüsü Felemez Öner, “4 yıla aşkındır Şirnex'te doğa katliamı yaşanıyor. Bizler de burada bir çalışma yapmaya karar verdik. Doğamız katlediliyor, barajlar yapılıyor, maden ocakları yapılıyor. Bu talana dur demek için buradayız. Kürdistan'ın her yerinde sürdürülen ekolojik kırıma karşı mücadelemiz sürecek. Eko-kırımın yapıldığı birçok alan var ve bu alanlar sermayeye peşkeş çekiliyor. Doğayı kurtarmak için üzerimize düşeni yapmalı ve coğrafyamızı daha yaşanılır bir duruma getirmeliyiz" dedi.  
 
MA / Zeynep Durgut