İSTANBUL- Nurettin Çur’un akıbetini soran Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybetmenin devlet politikası olduğunu dile getirerek, “Kararlıyız, insanlığa karşı suçların aydınlatılması talebimizi sürdüreceğiz” mesajı verdi.
Cumartesi Anneleri/İnsanları katledilen ve kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve adalet talebini dile getirmek için eylemlerinin 1055’icni haftasında buluşma mekanları olan Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. 1055’inci hafta eyleminde 30 yıl önce Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde kaybedilen Nurettin Çur’un akıbeti soruldu. Hak savunucularının da destek verdiği eylemde gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfiller taşındı.
Eylemde basın metnini Cumartesi İnsanları'ndan Oya Ersoy okudu.
Gözaltında kayıpların devletin savaş politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eden Oya Ersoy, “Kararlıyız; bu topraklarda işlenmiş başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere insanlığa karşı suçların aydınlatılması, bu suçların kimler tarafından ve neden işlendiğinin ortaya çıkarılması talebimizi sürdüreceğiz. Çünkü her toplum, böylesi vahşi suçların kimler tarafından, kimlerin aldığı kararlar kapsamında, nasıl işlendiğini bilme konusunda vazgeçilmez bir hakka sahiptir. Kararlıyız; adaletin sağlanmasına yönelik hak arama özgürlüğünün kullanılamadığı koşullarda iktidarlar değişse de, değişmeyen cezasızlık geleneğine dikkat çekmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
NURETTİN ÇUR’UN HİKAYESİ
30 sene önce kaybedilen Nurettin Çur için hakikat ve adalet talebinde bulunduklarını söyleyen Oya Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “28 yaşındaki Nurettin Çur, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde yaşıyordu. Esnaftı, oturduğu binanın giriş katında bakkal dükkanı işletiyordu. Eşi 6 aylık hamileydi. İlk kez baba olacağı için heyecanlıydı. Siyasi parti faaliyetleri nedeniyle takip ediliyordu. Dükkanında dinlediği Kürtçe müzik nedeniyle de defalarca tehdit edildi. 27 Haziran 1995 günü bakkalına mal almak üzere çarşıya çıktı. Akşam eve dönmeyince eşi, hasta olan babası için köye gittiğini düşündü. İletişimin olmadığı köy koşullarında Çur Ailesi ancak üç gün sonra Nurettin’in kayıp olduğunu fark edebildi.”
‘GÖZALTINDA KAYBETME DEVLET POLİTİKASI’
Nurettin Çur kaybolduktan 15 gün sonra evi arayan bir kişinin baba Tahir Çur’a “oğlun elimizde” diyerek telefonu kapattığını belirten Oya Ersoy, “Ailesi, Nurettin’i aramaya başladı ancak tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Ondan geriye gözyaşı hiç dinmeyen bir anne ve bir eş, bir de henüz doğmamış bir çocuk kaldı. Nurettin Çur kaybedildiğinde Diyarbakır’da işkence, ölüm, gözaltında kaybetme, köy yakma, köylüleri savaş uçaklarıyla bombalama bir devlet politikası olarak uygulanıyordu” ifadelerini kullandı.
‘VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Yargının suçların üstünü örterek, sorumluları cezasızlıkla ödüllendirdiğini ifade eden Oya Ersoy, “Biliyoruz ki; temel hak ve özgürlükler ancak hukuk devletinin geçerli olduğu koşullarda güvence altındadır. 1055’inci haftamızda bir kez daha devletin hukuka bağlı olduğu, yargının her türlü etkiden bağımsız çalıştığı, hukuk kurallarının herkese eşit uygulandığı ve herkese hukuk güvenliğinin sağlanmasının adının barış olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Nurettin Çur için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
MAKBULE ÇUR: KİMSE SESİMİZİ DUYMADI
Ardından İHD Yönetim Kurulu üyesi Cihan Kaplan, Nurettin Çur'un annesi Makbule Çur'un mektubunu okudu. Mektupta şu ifadeler yer aldı: "Hepinizi yüreğimizde aynı olan bizi aynı çatıda buluşturan acı ve mücadeleyle selamlıyorum. Oğlum siyasi parti çalışmalarından dolayı sürekli takip ve tehdit ediliyordu. Evine bir daha geri dönemesi kaybolduğunu ancak üç gün sonra anlayabildik. Kimse sesimizi duymadı. Oğlum Nurettin için adalet arayışımız devam ediyor. Oğlum dönecek diye 30 yıldır evimi değiştirmedim. Hepinizi inanç dolu yüreğinizden öpüyorum."
Ardından eylem Galatasaray Meydanı’na karanfillerin bırakılmasıyla son buldu.