ANKARA - Sağlık, hukuk ve insan hakları örgütlerinin, “kuyu tipi” hapishanelerin yapımının durdurulması ve mevcut olanların kapatılması talebinde bulunduğunu belirten TTB Başkanı Alpay Azap, bu cezaevlerinin sosyal izolasyon ve hastalıklara yol açtığını söyledi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD), S tipi, Y tipi ve yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması talebiyle TTB genel merkezinde açıklama yaptı.
Açıklamanın yapıldığı salona “S Tipi, Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli Hapishaneler kapatılsın” pankartı asıldı.
TTB Başkanı Alpay Azap, söz konusu cezaevi tiplerini “kuyu tipi hapishaneler” olarak isimlendirerek, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine değindi. Cezaevlerinin tutsakların bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik hallerini yok sayan mimari yapılarıyla cezalandırma aracı haline geldiğini belirten Azap, “Kuyu tipi hapishaneler, kişiliksizleştirme, güçsüzleştirme ve insansızlaştırma amacı taşıyor. Bu mekânlar, insan hakları ihlallerinin doruğa ulaştığı yerler haline gelmiştir” dedi.
‘HAPİSHANELERDE MAHPUS SAYISI VE İHLALLER ARTIYOR’
Avrupa Konseyi’nin verileri ile Türkiye’de bulunan cezaevleri arasındaki nüfus farkına işaret eden Azap, “Konseyin 2022 Hapishane Nüfuslarına İlişkin Yıllık Ceza İstatistikleri’ne göre, Türkiye, Avrupa Konseyi ülkeleri arasında her 100 bin kişide 355 mahpusla en yüksek hapishane nüfusuna sahip ülke konumunda. Avrupa ortalamasının 117 olduğu belirtilirken, Türkiye’de 2020-2023 yıllarında infaz yasası değişiklikleriyle yaklaşık 200 bin mahpus salınsa da, siyasi mahpuslar ve muhalif görüşleri nedeniyle alıkonulanlar bu düzenlemelerden kapsam dışı bırakıldı. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2020’de 23, 2021’de 32, 2022’de 22, 2023’te 16 yeni ceza infaz kurumu açıldı; 2024’te ise 12 yeni hapishane daha planlanıyor. Özellikle 2021’den itibaren açılan 42 S, Y ve yüksek güvenlikli hapishaneyle toplam hapishane sayısı 402’ye ulaştı” dedi.
‘MAHPUSLARIN MAHREMİYETİ YOK EDİLİYOR’
“Kuyu tipi” hapishanelerde mahpusların büyük kısmının 12-13 metrekarelik tek kişilik hücrelerde, az bir kısmının ise üç kişilik odalarda tutulduğuna dikkat çeken Azap, “Hücrelerin pencereleri, demir korkuluklar ve çelik ağlarla kapatılmış, güneş ışığı ve hava akışını engelliyor. Gürültü yankılanması, sürekli bir rahatsızlık yaratıyor. Hücrelerde ve havalandırma alanlarında kameralar mevcut, bu da mahpusların mahremiyetini yok ediyor. Elektronik kapı sistemleri acil durumlarda mahpusları hücrede kilitli bırakma riski taşıyor. İletişim için megafon ve buton kullanımı ise insansızlaştırma politikalarının bir parçasıdır” diye belirtti.
‘KAFES BENZERİ BİR YAPIYA SAHİP’
Söz konusu cezaevlerinde havalandırma hakkının kısıtlandığını, tutsakların en fazla 1 buçuk saat havalandırmaya çıkabildiğini ve ortak havalandırma alanları olmasına rağmen tutsakların tek başlarına çıkarıldıklarını belirten Azap, “Bu alanlar elektrikli tellerle çevrili, kafes benzeri bir yapıya sahip ve yağmur ile güneşten korunma gibi temel ihtiyaçların karşılanamadığı alanlardır. Bu koşullar, mahpusların fiziksel ve ruhsal sağlığını geri dönüşü olmayan şekilde tahrip ediyor. İzolasyon, algı ve duygu durum bozukluklarına, kas-iskelet sistemi hastalıklarına, diyabete, hipertansiyona ve kansere yol açıyor” diye konuştu.
‘AÇLIK GREVİNE NEDEN OLUYOR’
Azap, infaz yasasının eşitlik ilkesine aykırı uygulanmasıyla siyasi tutsakların tahliye edilmediğini kaydederek, demokratik haklarını kullananlara yönelik ise tutuklamaların kural haline geldiğini belirtti. “Kuyu tipi” cezaevlerinin kapatılması veya buralardan başka cezaevlerine sevk talebiyle çok sayıda tutsağın süresiz açlık grevinde olduğu anımsatan Azap, açlık grevinde olan tutsakların sağlık durumlarının kritik seviyelere ulaştığını belirterek, “Bu hapishaneler, mahpusların açlık grevine başvurmasına neden oluyor. Yaşam hakkı ihlallerine yol açan bu koşullar kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
KAMPÜS CEZAEVLERİ
“Kuyu tipi” hapishanelerin yerleşim yerlerinden uzak inşa edilmesinin, tutsakların avukat ve aileleriyle iletişimini zorlaştırdığına işaret eden Azap, kampüs hapishanelerinin, lojmanlar, okullar ve marketlerle personel için kapalı bir yaşam alanı oluşturduğu, bu durumun personelin de toplumdan izole edilmesine ve tükenmişliğine yol açtığını kaydetti.
‘KUYU TİPİ CEZAEVLERİ KAPATILSIN’ TALEBİ
Azap, sağlık, hukuk ve insan hakları örgütlerinin, “kuyu tipi” hapishanelerin yapımının durdurulması ve mevcut olanların kapatılması talebinde bulunduğunu vurguladı. Bu hapishanelerin, siyasal erkin toplumu kontrol ve cezalandırma aracı olarak kullandığını ve mahpusların iyilik halini ortadan kaldırdığını söyleyen Azap, “Adil yargılamanın sağlandığı, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir ülkede hapsetme bir yönetim tekniği olmaktan çıkmalı, hapishanelere gerek kalmamalıdır. Dolayısıyla insan haklarına uygun bir sistemin inşa edilmesi gereklidir” dedi.