HABER MERKEZİ - Yazar Fuat Ali Rıza, bu haftaki köşesinde sürece ilişkin kritik noktanın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olduğuna dikkat çekerek, “Çözüm Önder Apo’dadır ve anahtar Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün önünün açılmasıdır” dedi.
Yeni Özgür Politika gazetesi yazarı Fuat Ali Rıza Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni gündemine aldı. Sürece dair kilit noktanın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olduğuna işaret eden Fuat Ali Rıza’nın “İmralı kilidini açmak” başlıklı yazısı şöyle:
“Kürtler ve demokratik dostları her tarafta ayakta. On binler halinde meydanları dolduruyor, İmralı kapılarının açılmasını ve Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasını istiyor. Çünkü Önder Apo fiziki olarak özgür olmadan ve özgürce demokratik siyaset yapıp yeniden yapılanmaya fiili olarak öncülük etmeden Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin başarıya ulaşmayacağına inanıyor.
Kürtler ve dostları yoğunlaştırdıkları eylemlerle sürece ciddi yaklaşmayan ve adını doğru koymayan yaklaşım ve tutumları protesto ediyor. Protesto eylemleri öncelikle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde yoğunlaşıyor. Çünkü Bakanlar Komitesi üç gündür Türkiye’ye ‘Umut hakkını yasallaştırma’ konusunda verdiği bir yıllık sürenin sonuçlarını değerlendiriyor. Ancak toplantıları bugün öğleyin bitmiş olmasına rağmen, henüz konuya ilişkin hiçbir şey söylenmiş değil. Gerekli açıklamaların yarın yapılacağı, Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye yeni süre vererek oyalayıcı tutumunu sürdüreceği belirtiliyor.
ÖCALAN İLE KOMİSYON GÖRÜŞMESİ
Protesto eylemlerinin ikinci hedefi Ankara’da yürütülen Meclis Komisyonu çalışmaları oluyor. Çünkü Komisyon Başkanı bir yandan ‘Elimizi çabuk tutmalıyız’ diyor, diğer yandan ise sürecin içini boşaltan oyalayıcı şeylerle uğraşıyor. Aylar geçmiş olmasına rağmen, Kürtlerin ‘Baş Müzakereci’ olarak belirlediği ve sürecin mimarı olan Önder Abdullah Öcalan ile hala görüşmüş değil. Ne zaman ve nasıl görüşeceğine dair ise henüz somut bir şey bilinmiyor.
Böyle çok yoğun bir tartışma ve mücadelenin yaşandığı bir ortamda ve tam altı yıl sonra avukatlar İmralı’ya gidip Önder Apo ile görüşme yapmış bulunuyor. AKP iktidarı tarafından altı yıl sürdürdüğü açık yasa tanımazlığın üstü bu biçimde örtülmek istenirken, avukatların görüşmeye dair yaptıkları açıklamada ‘Önder Apo’nun avukat görüşmesini sürece dair hukukun önünün açılmasına vesile olmasını umut ettiği’ belirtiliyor.
Oysa Kürt tarafı büyük bir ciddiyet ve samimiyetle Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne yaklaşmış ve kısa sürede üzerine düşen tarihi adımları eksiksiz atmıştı. Geriye dönüp bu konuda yapılanları özetle hatırlayalım: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 27 Şubat günü Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı yayınladı ve bu çağrıya PKK yönetimi 1 Mart tarihli açıklamasıyla cevap verdi. Çağrıya uyup uygulayacağını ve buna zemin oluşturmak üzere tek yanlı ateşkes ilan ettiğini belirtti.
Ardından iki ay bir hafta sonra 5-7 Mayıs tarihleri arasında 12. Kongre’sini toplayan PKK, pratik uygulamasını yönetmek Önder Apo’ya ait olmak kaydıyla PKK’nin örgütsel yapısına ve silahlı mücadele stratejisine son verme kararlarını aldı. Bu kararlara dair 9 ve 12 Mayıs günlerinde yaptığı açıklamalar üzerine başta Devlet Bahçeli olmak üzere Tayyip Erdoğan ve diğer siyasetçiler memnuniyetlerini ifade eden açıklamalar yaptılar.
İYİ NİYET VE GÜVEN ARTTIRMA ADIMI
Kürt tarafı bunlarla da yetinmedi, bir iyi niyet ve güven artırma adımı olarak Önder Apo’nun çağrısı üzerine 11 Temmuz günü KCK Yürütme Konseyi EşBaşkanı Bese Hozat öncülüğündeki otuz gerilla silahlarını yaktı. Böylece PKK 12. Kongre’sinde alınan kararları uygulamada ne kadar kararlı ve istekli olduklarını ortaya koydular. Artık Türkiye için bir silahlı tehdit gücü olmadıklarını açıkça gösterdiler.
Peki, AKP iktidarı ve TC Devleti de gerçekten ciddi ve samimi olsaydı, Kürt tarafının bu yaptıkları ardından neler yapardı? Çok açık ki, anında İmralı kilidini açar ve sürecin mimarı ve yürütücüsü olan Önder Apo’nun işlerini özgürce ve daha etkili bir biçimde yapmasına imkân ve fırsat verirdi.
Fakat devlet ve iktidar böyle yapmadı. PKK 12. Kongresi üzerinden dört ay on gün, silah yakma eylemi üzerinden de iki ay altı gün geçmiş olmasına rağmen, İmralı kilidinde hiçbir değişiklik yapmadı, İmralı tecrit ve rehine sistemini esas olarak sürdürdü. Ondan sonra da Suriye ve süreç konularında Önder Apo’dan yeni adımlar atmasını istedi ve ‘PKK’nin İmralı’yı dinlemediği’ yalanını propaganda etmeye çalıştı.
DEVLET BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMASI
Oysa ortada bir dinlememe durumu varsa, o da AKP iktidarının Devlet Bahçeli’yi dinlememesi, 22 Ekim 2024 tarihinden bu yana umut hakkı ve Önder Apo’nun serbest siyaset yapması üzerine Devlet Bahçeli’nin defalarca yaptığı açıklama ve çağrılarının gereğini pratikte yerine getirmemesiydi. PKK Önder Apo’nun çağrısını iki ay bir hafta sonra uygulamışken, AKP iktidarı on bir ay geçmiş olmasına rağmen Devlet Bahçeli’nin çağrılarının hiçbirini hayata geçirmedi.
Peki, yaşanan bu duruma ne denir? Bu tutumun bir hile ve oyalama durumu olduğu açık değil midir? Bu durumu imkânsızlıkla veya engellerle izah etmek mümkün müdür? Dikkat edilirse, zaten 27 yıldır İmralı’da tutulan Önder Apo Avrupa yasalarına göre tutsaklık süresini iki yıl önce tamamlamıştır. Yine
ÇÖZÜME YAKLAŞIM
Devlet Bahçeli’nin ‘Umut hakkından sonuna kadar yararlansın’ çağrısı vardır. Dahası cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan, eğer zihniyet ve siyaset olarak gerçekten istese takdir hakkını kullanarak bir günde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün önünü açabilir. Demek ki tüm bunlar olmuyorsa imkânsızlıktan dolayı değil, tersine zihniyet ve siyaset olarak istenmediğindendir. O halde AKP iktidarının Kürt halk gerçeğini tanıma ve Kürt sorununu çözme gibi bir yaklaşımı, zihniyet ve siyaseti yoktur. Yapılmak istenen, tamamen bölgedeki savaşın zorlaması karşısında kendini kurtarmak için hile ve oyuna başvurmadır.
Oysa koşullar uygundu ve Kürtler istekliydi, bu koşullarda Türkiye Kürt sorununun çözümü temelinde kendini demokratikleştirerek tüm zorlanmaları aşacak güce ulaşırdı. Kürt tarafının Baş Müzakerecisi olarak Önder Apo, böyle bir süreci geliştirmek için teorik ve pratik güce sahipti. Bunun için gerekli olan, sadece İmralı kilidinin açılması ve Önder Apo’nun süreci başarıya ulaştırmak için özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasıydı.
KARARLARIN UYGULANMASI
Eğer İmralı kapıları açılsa ve Önder Apo özgürce demokratik siyaset yapar hale gelerek pratikte aktifleşip kendi hareketini yapılandırsaydı, işte o zaman PKK 12. Kongre’sinin aldığı kararlar yıldırım hızıyla uygulanır hale gelirdi. Çünkü Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için silahlanmış olan dağdaki gerilla amacının gerçekleştiğini görür ve o zaman kendiliğinden yeni adımlar atardı. Böylece Barış ve Demokratik Toplum Süreci de hızla başarıya ulaşırdı.
Peki, böyle bir sonucu yaratmak kimin elinde? Çok açık ki devletin ve AKP iktidarının elindedir. Yani Önder Apo’yu İmralı kilidi altında kim ya da kimler rehin tutuyorsa onların elindedir. Şimdi top onlardadır ve sürecin müzakere aşamasına ulaşması için onların yeni ve gerekli adımları atması gerekir. Bu da süreci yasal güvenceye kavuşturma, özgürlük ve demokratik entegrasyon yasalarını çıkarma, yani Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırmadır.
KÜRTLER MEYDANLARI VE SOKAKLARI BOŞALTMAYACAK
Çok açıkça görülüyor ki, herkesi umutlandıran Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin yeni aşamalarla ilerlemesi için İmralı kilidinin açılmasından ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kavuşmasından başka bir yol yoktur. Kapısına kilit vurulu olan ve İmralı rehine koşullarında tutulan Önder Apo’nun bundan öteye yapabileceği başka bir şey kalmamıştır. Mevcut sürecin çözüm yolunda ilerletilmesini de Önder Apo dışında yapabilecek başka hiçbir kimse yoktur. Çözüm Önder Apo’dadır ve anahtar Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün önünün açılmasıdır. Bu gerçeği çok iyi bildiği içindir ki, Kürt halkı ve dostları dört parça Kürdistan’da ve dünyanın dört bir yanında işte bu taleple ayaktadır ve zafer elde edene kadar da meydanları ve sokakları boşaltmayacaktır. Bu temelde mücadele eden herkese selam ve başarılar!”