WAN - Kayyım tarafından işten çıkartılan işçiler, direnişlerinin 103’üncü gününde adliye binası önünde dayanışma çağrısında bulundu.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve DİSK Genel-İş Wan Şubesi öncülüğünde 223 işçinin "İşimize geri döneceğiz" şiarıyla başlattığı direniş 103’üncü gününde devam ediyor. Adliye Binası önünde bir araya gelen işçiler, “223 işçinin haksız ve hukuksuzca işten çıkarılması kabul edilemez. İşimizi geri istiyoruz. Direne direne kazanacağız” pankartı ile sık sık “Bijî berxwedana kedkara”, “İşçiler burada hırsız kayyım nerede?”, “AKP kayyımı al başına çal” ve “Hak, hukuk, adalet” sloganları attı. Açıklamaya Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, ÖHD Wan Şubesi üyeleri ve Wan Barosu'nun yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Basın metnini ÖHD Wan Şubesi üyesi Avukat Mustafa Özoral okudu.
Kayyım atamaları sonrasında anayasal haklarını kullanarak toplantı ve gösteri yapmak isteyen binlerce insanın hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alındığını belirten Özoral, “Kayyım atanan 94 belediyeden 954 memur KHK ile ihraç edilirken 1913 işçi kayyım tarafından işten çıkarılmıştır. Toplamda 2867 kişinin anayasa ile güvence altına alınan çalışma hakkı kayyım politikaları nedeniyle ihlal edilmiştir. Yaklaşık 5 milyon insanın seçme ve seçilme hakkı kayyım atamaları nedeni ile ihlal edilmiştir. Aynı politika 2019 seçimleri sonrasında da devam etmiştir. Toplam 56 belediye eşbaşkanı ve ilgili belediyelerde görev yapan belediye meclis üyeleri görevden alınmış veya görevlerinden uzaklaştırılmıştır” diye belirti.
'TOPLUMSAL DAYANIŞMA HEDEF ALINDI'
Wan halkının iradesini ortaya koyduğunu belirten Mustafa Özoral, “15 Şubat 2025’te İçişleri Bakanlığı’nın kayyım kararıyla bir kez daha gasp edilmiştir. Kayyım rejimi, 2016 yılından bu yana yerel yönetimlerde halk iradesini tasfiye etmenin kurumsallaşmış biçimi haline gelmiştir. Bu uygulama, yasal yetki görüntüsü altında, halkın seçme ve seçilme hakkını sistematik biçimde gasp eden bir idari vesayet aracına dönüşmüştür. Her kayyım ataması, yalnızca siyasal temsiliyeti değil, aynı zamanda yerel düzeyde emeğin örgütlü gücünü, sendikal yapıyı ve toplumsal dayanışmayı hedef almıştır. Wan’da yaşanan toplu işten çıkarma, bu süregelen anti-demokratik rejimin yeni bir halkasıdır; emeğin cezalandırıldığı, iradenin yok sayıldığı bir yönetim anlayışının devamıdır” şeklinde konuştu.
İŞÇİLERE MOBBİNG
Kayyım yönetiminin, göreve gelir gelmez halkın seçilmiş temsilcilerini devre dışı bıraktığını belirten Özoral, "Halbuki, halkın iradesi ile seçilen belediye başkanı ve atadığı belediye yönetiminin arşiv araştırması kriterine uyarak ilgili kurum olan Van Valiliğinden arşiv araştırma talebinde bulunmuş, Van valiliği görevi ihmal ederek bu araştırma talebine yanıt vermemiştir. Aslında bu husus bile başlı başına merkezi idarenin kayyım atanmadan önce halkın oylarıyla seçilen yerel yönetimleri iş yapamaz hale getirmeye çalışması ve daha sonra atanacak olan kayyımın hazırlığının yapıldığını ve yürütülen sürecin hukuki değil, siyasi olduğunu ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
‘VALİLİK SORULARI CEVAPSIZ BIRAKIYOR’
Tüm soruların cevapsız bırakıldığının bilgisini paylaşan Özoral, “Üstelik Valilik, kendisine sorulan ve kanunen cevap verme zorunluluğu olan araştırma talebine cevap vermemenin yanında, kayyım olarak atanıp kendilerinin ihmali olan bir hususu, bu ihmalde hiçbir sorumluluğu olmayan işçileri işten çıkarma sebebi yapmıştır. Arşiv araştırmalarının Valilik tarafından süresinde sonuçlandırılmaması, işçilerin değil idarenin sorumluluğundadır. Buna rağmen tüm yük, geçimlerini emeğiyle sağlayan işçilerin üzerine yıkılmıştır" şeklinde konuştu.
